5 Ekim 2015 Pazartesi

Kitap Kokulu Bir Hayat

Okuduğum bir edebiyat dergisindeki makalenin başlığında yazar "Sizin babanız hiç kitap yazdı mı?" diye sormuştu. Buna benim cevabım şu şekildeydi: "Benim babam hiç kitap yazmadı ama çok kitap okudu."

Kitap sevgisi
Kendimi bildim bileli evimizde bir kitaplık ve raflarında yüzlerce kitap vardı. Sadece insanların değil, kitapların da toprağa gömüldüğü 12 eylül darbesinin öncesi ve sonrasının gergin ortamlarıydı. Bu kitaplar tehlikeli görüldüğünden annem ve akrabalarımız babamı sık sık uyarırlardı. Tabi ki karşılık bulmayan uyarı ve telkinlerdi bunlar; kitaplar çoğalarak raflardaki yerlerini korurdu.

Onlara o kadar alışıktım ki başka evlerde kitap göremeyince şaşırır ve yadırgardım. Çocukluk zihniyle benim için bir oyun aracı olan kitaplar, hızla yaşama açılan geniş ve aydınlık bir pencere şeklini almıştı... Babam küçük yaşıma rağmen beni de kitapçılara götürürdü. Cağaloğlu, Beyazıt ve Sultan Ahmet civarındaki kitapçılara giderdik. Genelde iş hanları içinde loş ışıklı, tozlu ama bir o kadar ilgi çekici yerlerdi. Merakla kapak resimlerine bakar, isimlerinden ne ile alakalı olduklarını anlamaya çalışırdım. Küçüktüm okuyamıyordum pek, ama  tozlu raflardaki kitapların kokusuna bayılıyordum. Olması gerektiği gibi onları önemsiyordum. Satın aldığımız kitapları babamla şeffaf naylonlarla kaplar, okunma sırasını beklemek üzere raflara yerleştirirdik. Yılda  bir ya da iki kez raflardan indirir tozlarını alır, havalanmalarını sağlardık. Babamın onlara gösterdiği bu itina aynı şekilde bana da geçmişti artık. Nasıl ki şuan oldukça pahalı ve narin olan mobil telefonlarımıza göz bebeğimiz gibi bakarız aynı şekilde ben de kitaplara karşı bu hassasiyeti gösterirdim ve göstermeye devam ediyorum.

Teksas Tombiks zamanı
İlkokulun son yıllarında babamın politik kitaplarına, romanlarına  göz atıp okuma denemeleri yapıyordum. Ancak benim için pek anlam ifade etmeyen, anlamamın mümkün olmadığı bu kitaplar sırasını beklerken ben Teksas-Tombiks tarzı çizgi romanlar okumaya başlamıştım. Satın aldığım ya da arkadaşlarımla değiş tokuş yaptığım bir sandık dolusu çizgi romanım vardı. Bunun yanında Tercüman Çocuk, Milliyet Çocuk dergilerini de takip ediyordum. Bu haftalık dergilerdeki çizgi hikayelerin devamı için yeni sayıları dört gözle beklediğimi hatırlıyorum; bayiye geldikleri ilk gün alıp eve koşar, bir çırpıda da bitirirdim. Televizyonun hayatımızda bugünkü kadar yer kaplamadığı, bugün kullandığımız bilgisayarların ise daha laboratuvarda bir devre bile olmadığı zamanlardı. Bu yüzden okumak benim için cazip bir uğraşıydı. Yalnızlığımda bir dünya coğrafyanın ve  kalabalığın içinde nefes alıyordum; kah gülerek kah ağlayarak...

Ortaokul çağında ise çizgi romanların yanına çocuk klasiklerini de eklemiştim. Genelde okuduklarım Jules Verne'in eserleri ve benzeri macera ağırlıklı kitaplardı. Sokakta olmaktan çok evde uzanıp kitap okumayı seven biri için oldukça zevkli bir okuma süreciydi.

Sırası gelen kitaplar
Liseyle birlikte artık kitaplığımıza yönelmiş, sırasını bekleyen politik ve sosyal romanların dünyasına girmiştim. İnsana ve Dünya'ya duyarlı biri olarak acılarından acı, dertlerinden dert devşirdiğim insanoğlunu bu kitaplarla analiz etmeye başlamıştım. Çocuk dergileri de yerini siyasi dergilere ve gazetelere bırakmıştı. Artık zevk, keyif ve eğlence dolu kitap ve dergiler dünyasından daha çok okudukça dertlenilen ve öfkelenilen bir okuma sürecinde idim. 

Duygusal ve zihinsel olarak fırtınalar koparan bu sürecin sosyal ve politik yaşama yansıması zayıf olduğundan zorlayıcı olmuştu. Bu nedenle zaman zaman yorulduğumu hissedip uzun süreli kitapsız bir dönem geçiriyordum.

Hümanizmin öfkesi, politikanın ateşi siyasal bir sürece evrilmeyince çalışma hayatı ve aile sorumluluğu kısıtlı bir zamana sıkışmama neden oldu. Kitaba sevgim ve ilgim devam etse de bu yüzden eskisi kadar okuyamıyorum. Seçici davranmama rağmen alıpta okuyamadığım kitapların sayısı oldukça arttı.Bekliyor olsalar da pek çoğunu hiç bir zaman okuyamayacağımı biliyorum. 

Buna rağmen, herkesin yapması gerektiği gibi hayatı kaçırmadan, okuma ve yazma çabasında ısrarcı olmak gerekiyor... Unutmamalıyız ki, iyi bir kitabın son sayfası yeni bir yaşamın ilk sayfasına vesile olabilir.
                                                                       


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..