31 Ekim 2015 Cumartesi

Anlamamak...

Birbirimizi anlayamamaktan şikayetçi olduğumuz zamanlardayız. Konuşmanın gürültüden başka anlam ifade edemediği anlara tanıklık edebiliyoruz. Gördüğümüzü görememeleri, anladığımızı anlayamamaları bizi şaşırtıyor. Aynı kelimelere farklı anlamlar yüklediğimizin farkında olmadan bir anlaşma çabasına giriyoruz.

Oysa bir kavram ya da söz o dili konuşan insanlar arasında aynı fikir, düşünce ve duyguya karşılık geliyorsa bir anlam ifade eder. Ancak o zaman dilin tam olarak bir parçası olabilir ve ancak o zaman insanlar, toplumlar bir biriyle tam olarak anlaşıp diyalog kurabilir.

Ancak pek çok kavrama (özellikle soyut olanlara), insan ve toplumların sınıfsal konum, ideolojik duruş ve bilişsel organlarını kullanmadaki maharetleriyle şekillenen hayata bakış, istek ve arzularına göre farklı anlamlar yüklendiği görülüyor.

Farklı çıkarlara sahip grup ve toplumsal kesimlerin bir birleriyle olan mücadelesi içinde oluşan kutuplaşma ve fanatikleşme bizim aynı seslere farklı anlamlar yüklememize ve duymaz-anlamaz bir hale gelmemize neden oluyor: Aynı şeyi duyan ama aynı şeyi anlamayan...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..