24 Aralık 2018 Pazartesi

Bitmemiş bir öykünün sonu

Karısının onu kapı önüne koyduğu günden bugüne on iki uzun yıl geçmişti. Kırışmış derisi, saçsız başı, ruhsuz bedeniyle yaşlı bir adamdı şimdi.
Eve arkasını döndüğü o günü hatırlıyordu. Nasıl unutabilirdi ki, sürekli gözünün önüne gelen bir fotoğraf olarak beynine kazınmıştı. Bir gece vaktiydi; şafağa yakın, soğuk bir kış gecesi. Öyle ki ayağı tökezleyip yere düşse beş dakikada donacak kadar buz kestiren bir gece. Rıfat'ın yerinde içkinin dibine vurmuş, yetmemiş alemci arkadaşlarıyla sokakta, bir varil içinde yanan ateşin titrek ışığında içmeye devam etmişti. Bu kadarı ona bile fazlaydı. Ayakta zor durur bir halde, sallanarak geldiği evinin kapısında, ağlamaktan kızarmış gözleri, öfkeden gerilmiş yüzüyle karısı karşılamıştı onu. Bacası tütmeyen evin soğunda kalınca sarınmıştı kadın. Zaman ve mekânın ona reva gördüğü ağırlığın altında iki büklüm bedeniyle kapı eşiğinde, biraz soğuktan biraz öfkeden titriyordu. Koca bildiği adama katlandığı yılların soğuttuğu kalbi içeride koyun koyuna yatan iki küçük çocuk için atıyordu sadece.