2 Haziran 2015 Salı

Seçimde Kime Oy Vermeli ?


Pek çok seçime tanıklık ettim. Ama hiç bir seçim bu yılki milletvekilliği seçimleri kadar anlam ve önem taşımamıştı benim için. Sanırım milyonlarca seçmen için de geçerli bir durum. Umut ve endişenin bir arada olduğu bir ruh haliyle, sosyal medya üzerinden takip ediyor ve bazı paylaşımlarda bulunuyorum. Bu seçimlere atfettiğimiz öneme istinaden buradan bu konuyla alakalı görüş ve fikirlerimi paylaşmak istedim. Öncelikle siyasetin toplumsal yaşam içerisindeki mücadele, çaba ve emeğin yoğunlaşmış hali olduğunu unutmadan bu alanda herkesin var olabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü siyaset yaşadığımız tüm olumsuzlukların sebebi olmakla birlikte bu olumsuzluklardan kurtulmanın da biricik yoludur. Bu nedenle bu alan -ki bu alan bizim şimdimiz ve geleceğimizdir- kendini elit olarak gören bir avuç insanın tekeline bırakılmamalı... Siyaset hayattır ve siyasette var olabilmek hayatta var olabilmek demektir.

Bununla birlikte, seçimin tüm heyecanı ve sıcaklığında ortaya koyacağımız görüşlerimiz, tercihlerimiz bir tepkinin değil  farklı bir bakış açısının düşünce ufkumuzda yaratacağı olumluluğun hedefi olmalıdır. Çünkü iyinin ve doğrunun peşinde olduğumuzu iddia ediyorsak şunu bilmeliyiz ki doğruya pek çok fikrin senteziyle ulaşabiliriz. Kör ve fanatik olarak bağlandığımız düşüncelerimizle bu senteze ulaşamayacağımız gibi sahte ışıkların peşinde karanlıkta kaybolup gideriz. Bu nedenle farklı düşünceleri dışlamadan dinlemeyi bilmeli, ön yargılardan olabildiğince uzaklaşmalıyız. Beynimiz bir et yığını olmadığı gibi uzaktan kumandalı bir cihaz da değildir. Milyarlarca yıl içerisinde doğanın var ettiği, pek çok veriyi analiz edebilecek güce sahip bir organdır beyin. Küçük yaşamların kısır bir enstrümanı olmaktan çıkıp büyük ve görkemli yaşamların yaratıcısı olmalıdır.


Ülkenin içinde bulunduğu sosyal-politik durumun hiç olmadığı kadar gergin ve kutuplaşmanın hiç olmadığı kadar keskinleştiği bir zaman dilimindeyiz. Sınırlarımızın hemen gerisinde, ateşe verilmiş coğrafyaların sıcaklığı bizi de yakacak noktaya gelmişken, birkaç gün sonra yapılacak olan seçimlerin önemi çok daha fazla artmış bulunuyor. 


Dünyadaki pek çok ülke gibi kardeşleşmeyi sağlayamamış bir ülke olarak; kim neyi savunursa savunsun şunu bilmeliyiz ki hiç olmadığı kadar demokrasiye ve barışa ihtiyacımız var. Toplum içinde özgür ve demokratik bir ülke talebinin yanı sıra, güdülmeye alıştırılmış, alışmakla kalmamış bundan mutlu olan, kendisine kulluk edilecek krallar, padişahlar peşinde olan büyük bir halk gerçekliliği de önümüzde duruyor.


Farklı kimliklere, düşüncelere tahammülü olmayan, devletin ve sistemin hakimi olan bir avuç insanın kendi çıkarları için kolaylıkla yönlendirdiği bir toplum olmaktan çıkamadığımız sürece bin bir felaketi ve acıyı üzerimize çekeceğimizi bilmemiz gerekir. Toplum içindeki ayrıştırmalar, düşmanlıklar o toplumun kolay yönetilebilmesi ve yönlendirilmesi için gereklidir. Hayatın pek çok alanında horlanmış, açlığa ve zor hayat şartlarına mahkum edilmiş halk kitlelerinin kendi durumlarına bakmaksızın büyük bir lüks ve sefa içinde yaşayan sistemin temsilcilerine olan bağlılıkları bu ayrıştırmadan beslenen bir fanatizmin sonucudur. 


Bu ayrıştırma üzerinden devletin ısrarla topluma dayattığı bir tekçi zihniyet ile karşı karşıyayız. Bir aile içinde bile tek bir düşünce, tek bir davranış kalıbı olmadığı gibi her bir bireyin bir biriyle çelişebilecek arzu ve isteği varken, tekleştirmeyi  tümden bir ülkeye dayatmak, farklılıkların karşısına bir direnç noktası koymak ve bu direnç noktasından sistemin devamını sağlamaya çalışmaktır.  


Peki önümüzdeki seçimler bahsettiğimiz bu olumsuzluklar üzerinde geniş halk kesimlerinin lehine bir fayda sağlar mı ?  Eğer birinci öncelik olarak halklar ve farklı toplumsal kesimler arasındaki sorunların giderilmesini sağlayacak, kardeşliği pekiştirecek politikalarla öne çıkacak bir partinin mecliste güçlü bir şekilde temsili sağlanırsa bu seçimler önemli bir kazanım olacaktır. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz üzere sistem tarafından oluşturulmuş toplumsal ayrışmalar Suriye ve Irak örneğindeki gibi çatışmalara zemin hazırladığı gibi, halkın maddi manevi değerlerini kendi çiftliği gibi görenlerin bu düzenlerini sürdürmelerini de kolaylaştıracaktır. 


Bu durum ortada iken, yıllardır sistem içerisinde varlıklarını sürdüren partilerin, bahsettiğimiz ayrıştırmalar içerisinde saf tutmaları nedeniyle mevcut problemlerin giderilmesinde bir fayda sağlayacaklarını düşünmüyorum. Bu partilerin  tarihteki söylem ve pratikleri arasındaki farklar göz önündeyken, tüm söylemlerinin pratikte takipçisi olan ve bunun için her türlü bedeli ödemekten çekinmemiş bir parti ancak mecliste güçlü bir irade gösterebilir, ki sanırım ülkemizin de buna ihtiyacı var. 


Son söz olarak söyleyebiliriz ki; kucaklayıcı politikalar güden tüm aktörlerin, sistem tarafından  ısrarla toplum içerisindeki kutuplaşmaların bir parçası haline getirilmeye çalışıldığı bir ortamda en azından çocuklarımız için, eşitliğin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü vicdanlı bir ülke ve dünya için ısrarcı olmalıyız.  






7 yorum:

  1. Yazının başlığı 'kime oy vermemeli' olmalıymış ;) Bir kurtarıcıya, kahramana, yöneticiye ihtiyacımız oldukça o son cümledeki dünya olmayacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, başlık dediğiniz gibi olabilirdi ama o zaman yazı çok uzun olurdu:)

      Sil
    2. Ya da üç harf. Kısa ve net :)

      Sil
  2. Haci Seydaoğlu3 Haziran 2015 01:11

    Çok güzel bir analiz olmuş. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş.Toplulumuz eğitim ve kültür olarak yükseltmedikçe düşünce yapımız değişmedikçe ülkemiz siyasi yapısı ve seviyesi yükselemiyeceği kanaatindeyim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Evet haklısınız, sorgulayabilen bireylerin yetiştirildiği nitelikli ve bilimsel bir eğitime ihtiyacımız var.

      Sil

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..