11 Eylül 2015 Cuma

Kıyıya Vuran Çocuk, Dibe Vuran İnsanlık



Çocuk...
Elimizde kıyıya vurmuş bir çocuk bedenin resmi var. Su ile kum arasında var oluşla yok oluş sınırında, çocuk çekiciliği ile uzanmış. Nefes almıyor, kalbi atmıyor ama biz yaşayanlardan daha yaşamsal gözüküyor. Sarılmak, öpücüklere boğmak, kokusunu duyumsamak istiyoruz. Aslında istediğimiz yok olan insanlığımıza tutunmak. Utanç ve suçlulukla kumlara gömülüp saklanmak istiyoruz belkide; katil yanımızdan kurtulmak için. Sorumluluklarımızı unutup, suçlular bulup rahatlatmak istiyoruz vicdanlarımızı. Büyük milliyetlerimiz, en hakiki inançlarımızla bir çocuk bedeni karşısında 'lal' kalıyoruz. 

Hep Birlikte Ölüyoruz...
İnsanlar ölüyor; kadınlar, erkekler ve çocuklar. Binlerce ölüyoruz her gün; ölen insan öldüren insan. Her canlının bir doğal düşmanı vardır. Bizimkisi kendimiz. Varlığımız yokluğumuza neden, yaşamımız ölümümüze. Mavi okyanusları, yeşil ormanları ile rengini dünyamızın varlığımızla siyaha mahkum ediyoruz. İnsanı sevmek insanlığa nefret duymamıza neden oluyor; tüm evren ve tüm doğa adına.

Rakamlara dönen ölümlerimiz, rutine binen tepkisizliğimiz ve bir fotoğrafla vicdan yapan yüreklerimiz. Ölümü hatırlıyoruz belkide. Nasıl bir ölüm kaderimiz? Çorak yüreklerimizle huzur bulamayacağımız bir dünya bekliyor bizi. İnsanız çünkü biz, dünyanın kurdu. Onca peygamberin karşımızda çaresiz kaldığı insanlarız biz. 


Umut Yeşermeli...
Ama umutsuz değiliz. Gözlerimizi kaparsak sahte ışıklara ve kulaklarımızı tıkarsak aldanmışlıklara, yıldızların mirası olan ateşi yüreklerimizin derinliklerinde keşfedebiliriz. Bu miras evrenin bize bahşettiği akıl, vicdan ve sevgi.

Bedenlerini, umutlarını, ışıklarını yok ettiğimiz çocuklarımızın anısına yolumuz vicdan, ışığımız akıl, gücümüz sevgi olsun.  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..