25 Eylül 2015 Cuma

Doğanın Çağrısı


Zaman zaman rüzgarın getirdiği bir koku ya da gördüğümüz bir ağaç, bir parça toprak, kölesi olduğumuz şehrin keşmekeşinin içinde belli belirsiz bir şeyler hissettirir bize. Anlam vermekte zorlandığımız bir özleme ya da bir açlığa dair sesler; yüreğimizden ve beynimizin kıvrımları içinden yükselen, engellemeye meyilli olduğumuz bir çağrı.  

Dinle Dokun Sev... 

Eğer kibrimizden, gem vurulamayan arzularımızdan; zevk ve sefaya, belkide bir lokma ekmeğe kilitlenmiş duyularımızdan uzaklaşıp bir dinginlik içine girebilirsek doğanın içimizde yükselen çağrısını duyabiliriz. Bu sese kulak verip ayağımızı toprağa bastığımızda, ota, çiçeğe, ağaca, suya, bir hayvana dokunduğumuzda ya da gördüğümüzde, bir bütün olarak kokusunu içimize çektiğimizde doğaya ait olduğumuzu anlarız. Bir ışık gözlerimizde, bir tebessüm dudaklarımızda belirir. 

Bizi var eden atomların başka maddeler, dokular, varlıklar var etmek üzere ayrıldıkları zamana kadar geçici bir bilinç ve ruhla ona aitizdir. Kendimizi ondan üstün görüp, kibir içinde sırtımızı ona dönerek gideceğimiz yer şuan yaşadığımız yaşamlardır ancak. Doğadan kendimizi koparabileceğimizi, betonlar ardına gizlenip, onu istediğimiz gibi dönüştürüp kullanabileceğimizi sanmak büyük bir yanılgıdır. Ona hakim olmak, alabildiğine sömürmek adına yarattığımız büyük tahribat dönüp bizi vuran bir silaha dönüşmüş durumda.

Yuvamıza Dönmeliyiz...
Doğada var olmuş ve buna göre şekillenmiş biyolojimizle ona karşı olumsuz tutumumuz hem doğada bizim kadar yaşam hakkı olan canlılara, hem de bizlere büyük bir acı ve zarar vermekte. Araç değil amaç olan büyük ve gereksiz bir meta üretiminin, zenginlik arzusunun köleleri olarak bir tümör gibi dünyamızı sarmışız. Körlüğümüzle geleceğimizi ve çocuklarımızın yaşamını tüketmekten vazgeçmeli, yüzümüzü bir ana kucağı gibi gerçek yuvamız olan toprak ve doğaya dönmeliyiz.

İnsanlığımızın ancak doğayla uyumlu, eşitlik ve özgürlük temelli bir yaşamda var olabileceğini unutmamalıyız.




 


1 yorum:

  1. Keske bunları anladığımız gibi Hayatımızda da uygulayabilecek cesaretimiz olsa. Sehirden çevre Köylere yerleşip doğayla tanışmayı denesek zaten ardı kendiliğinden gelir gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..