Şuan, yaşadıklarımızla geldiğimiz nokta insanlık olarak diğer toplum kesimleri, halklar ve farklı kültürlerle olan kopukluğumuzdur.. Yüksek duvarların ayırdığı zihinlerimizle diğer insanlara şüphe ve korkuyla bakıyor, zaman zaman birbirimizi yok etmeye varan şiddeti kullanabiliyoruz. Kültürel farklar, insanlar arası aşılamayacak engellermiş gibi bir düşünce ve davranış moduna girmişiz. Oysa hepimiz aynı türe aitiz ve yeterince geriye gidildiğinde şu veya bu kişiyle ortak bir ataya yaşamımızı borçluyuz.
Bizi birbirimizden farklılaştıran tüm sosyo-kültürel ayrımlar yapaydır ve hepimizin sonsuz evrende bir iğne ucu büyüklüğünde yer kaplayan dünyada yaşayan milyonlarca canlı türünden biri olduğumuz gerçekliğini gizliyor ya da yok sayıyor. Genel olarak yaşam içerisinde kendimize sormamız gereken "kimim ben ?" ve "İnsan nasıl var oldu?" gibi insanlığımıza ait soruları es geçiyoruz. Oysa ilk sormamız ve cevabın peşinde ısrarla koşmamızı gereken sorular bunlar.
Dünyadaki varlığımız için şükür etmemiz istenir; nefes alıp, iki lokma ekmek kursağımızdan geçtiği için şanslı olduğumuz düşünülür. Bizi doğurup bu dünyada nefes almamıza neden olan ebeveynlerimize ve onlarla birlikte, yarattıkları 'güzel' dünyada yaşamamız için gereken ortamı sağlayan tüm büyüklerimize, devletimize ve hepsinin üstünde Yüce Yaratan'a bu nedenden dolayı hürmet etmek boynumuzun borcudur.