25 Kasım 2015 Çarşamba

Zenginlik Nedir?

Sonsuz evrenin bir köşesinde, bir top şeklinde dönüp duran dünyada, yavaş yavaş ya da hızlı bir şekilde zaman akarken, bize ayrılan anların sonuna doğru geldiğimizin farkında mıyız? Bulunduğumuz noktada pişmanlığa, hüzne ve telaşa kapılmadan geriye bakmak mümkün mü?

Çok çalışmak zorunda olmaktan ya da başka nedenlerden dolayı yapmak istediğimiz ama yapamadığımız ne çok şey vardır kim bilir. Zaman daraldıkça fark ettiğimiz şeylerdir bunlar: Gezilecek yerler, okunacak kitaplar, izlenecek filmler, keşfedilecek yeni şeyler, çözülecek gizemler, tanışılacak insanlar, kaygısız uykular, mutlu tembellikler... Daha pek çoğuyla yapılacaklar listemizde olan ama büyük çoğunluğumuz için hiç bir zaman gerçekleşmeyecek şeyler.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Dönüşüm / Franz Kafka

Bir sabah uyandığımızda, farklı bir yaratığa dönüşmüş olabileceğimiz hiç aklımıza gelir mi? Ya da zaman içinde insan olmanın gerektirdiği duygularımızı kaybettiğimizin farkında mıyızdır?... Belli kurallara, kalıplara ve davranış biçimlerine sistem tarafından hapsedilen ve buna boyun eğen bir bireyin insan olmanın dışında, başka bir şeye dönüşmesi engellenebilir mi?   

Büyük yazar Kafka bu soruya, "Dönüşüm" isimli öyküsünde kahramanı Gregor Samsa'yı bir sabah yatağında bir böceğe dönüşmüş şekilde uyandırarak cevap vermiş. Bir ailenin geçimini üstlenmiş, çalışmayı hayatının merkezine koymuş Gregor Samsa bir böceğe dönüşmüş olduğunu fark edince ilk aklına gelen ve endişe duyduğu şey, işe gidemeyecek olma ihtimalidir. İhtimaldir, çünkü o haliyle bile işe gitme mücadelesi içindedir.



18 Kasım 2015 Çarşamba

TEK / Hakan Nordik (Rüstem Batum)

Hakan Nordik takma ismiyle Rüstem Batum'un "Tek" isimli kitabı ABD' den Türkiye'ye uzanan hikayesiyle polisiye türünde bir roman. Fakat klasik bir polisiyenin dar ve sınırlı toplumsal alanı yerine geniş bir siyasal ve coğrafi alanı kapsayan bir konuya sahip. Kürt sorunuyla, Türkiye ve ABD siyasetiyle, katliamlarla, faili meçhullerle bağlantılı bir hikaye. Gücün, egemenliğin, burjuva hayatının, sistemin ve ırkçılığa bulanmış toplumun eleştirisiyle birlikte, sıkılmadan okunan, gerilim ve heyecan düzeyi yüksek olmasa da etkileyici bir sonla biten bir eser. 


14 Kasım 2015 Cumartesi

Cellat





Cellatlar zulmün tetikçisidir. Onurları yoktur onların... Budur yüzlerindeki maskenin nedeni. Ancak maskeleri ile nefes alabilirler; ama sadece nefes, daha fazlasını değil...





12 Kasım 2015 Perşembe

Mültecileri Kışa Hazırlamak İçin Bizimle Koşar Mısın? *


Televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada, sokaklarda her gün haberlerini gördüğümüz, okuduğumuz Suriye Savaşı kuşkusuz çağımızın en büyük krizi ve malesef yakın bir zamanda bitecek gibi görünmüyor.
Savaş yaklaşık 18 milyon nüfusu olan bir ülkede 11 milyondan fazla insanı evinden etti. Türkiye’de kimileri kamplarda kimileri şehirlerde hayata tutunma mücadelesi veren neredeyse 2 milyon mülteci bulunuyor. Geride evlerini, topraklarını, dostlarını bırakmak zorunda kalan bu insanlar, yanlarına sadece küçük çantalarına apar topar sığdırabildikleri eşyalarını alabildiler.
Kış Kapıda! Şimdi biz adım adım koşarak, ne kadar çok olabilirsek, o kadar mültecinin kışı sıcak geçirmesini sağlayabilir, evlerinde bırakmak zorunda oldukları kışlık kıyafetlerine kavuşturabiliriz.
Mültecileri Kışa Hazırlamak için bizimle adım adım koşar mısın?

10 Kasım 2015 Salı

Mikroskop Altı

Tardigrada
Mikroskop başta biyoloji ve tıp olmak üzere pek çok alanda kullanılan vazgeçilmez bir teknoloji ürünü. Kullanımı pek çok bilimsel keşfin yapılmasına , yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine yardımcı olan bir icat.

Mikroskobu Hollandalı Zacharias Janssen'in ilk kez 1590 yılında ortaya çıkardığı kabul edilmekte.  Teleskop merceklerinin tersine kullanımıyla ortaya çıkmış. Bugünkü mikroskobun ana prensipleri ise 17. yüzyılda Hollandalı Anton Van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke bulmuştur. Böylece gözle göremediğimiz bizimle birlikte var olan mikro evrenin varlığı ile karşı karşıya gelinmiş.

5 Kasım 2015 Perşembe

Toplum Kaça Ayrılır?

Toplumsal olarak insanlar iki ana gruba ayrılır. Bu ayrım ekonomik temelli olup, yaşadıklarımıza ya da yaşayamadıklarımıza neden oluşturur.

Birinci grup toplumsal gerçekliğimizi, birbirimizle ve doğayla olan ilişkimizi belirleyen, üretim ilişkileri içerisindeki egemen sınıfa mensuptur. Bu grup ekonominin temelini oluşturan üretimde, üretim araçlarına sahip olarak devlete ve dolayısıyla iktidara sahiptir. Üretmez ama bolca tüketir. Tüketim için yeterince isteğe, iştaha ve kararlılığa sahiptir. Varlığının, gücünün, otoritesinin devamı için tehditlere karşı hep tetiktedir; Kah gülen yüzünü, kah çelikten yumruğunu gösterir. Masal anlatmakta maharetlidir. 


İkinci grup ise bu üretimin var olabilmesi için gerekli emek gücüne sahip olan büyük çoğunluktur. Emeğiyle toplumu, ekonomiyi ve devleti var eden güçtür. Var edendir, ancak var ettiği üzerine söz hakkına sahip değildir. Çok üretir az tüketir. Açlık, eziyet, bedel ödemek, ölmek ve öldürmek hep onun payına düşer. Varlığı birinci grubun varlığına armağandır. Hikayeler, masallar dinlemekten hoşlanır; itaati ve boyun eğmeyi bir meziyet olarak görür. Birinci gruba dahil olmayı umut eden bireylerden oluşup, Kaf Dağının ardındaki umutların bahtsız insanlarıdır onlar.




2 Kasım 2015 Pazartesi

Kuvvet mi Zeka mı?

Hayatını kaba kuvvetle şekillendirmeye çalışan insanların varlığı bir gerçeklik. Fiziksel güç, kuvvet kendilerini ifade edebildikleri ya da öyle olduğunu düşündükleri bir özelliktir. Ne kadar güçlüyse o kadar prestij sahibi, o kadar aranır olabileceği fikrine kapılmıştır. Oysa bilmediği, insanın kaslarıyla değil beyni ve yüreğiyle var olduğudur... Öyle olmasaydı dünyayı insanlar değil daha kaslı ve güçlü olan ayılar yönetirdi.