Bazı kitaplar öyle güçlüdürler ki
okurun içinde silinmeyen izler bırakırlar. Kalbimizin attığı
son ana kadar bizimle beraber, beyin kıvrımlarımız da gezinirler.
Ve zaman zaman kendilerini hatırlatmak ister gibi ya da
ihtiyacınızın olduğunu bilirmiş gibi ortaya çıkarlar. Bu
anlarda bir tebessüm dudaklarınızda, bir parıltı gözlerinizde
belirir.
Jack London Martin Eden'i yazdığında
böyle etkileyici, iz bırakıcı bir roman olacağını tahmin
etmemiştir belkide. Hangi yazar bilebilir ki yazdıklarının hangi
kuytulara ulaştığını, kimlerde nasıl bir etki
bıraktığını. Bilebilirler mi ki; hangi hayatları hangi yollara
ittiklerini. Belki bir uçurumun kenarından almış, belki de girdap
olup karanlığa çekmiştir birini... İşte böyle bir romandır Martin
Eden.
Jack London 1909 yılında yazdığı
yarı otobiyografik bu romanında kahramanı Martin Eden şahsında, bireyciliği irdelemiştir. Yoksul bir gemici olan Martin, zengin
bir ailenin kızı olan Ruth'a aşık olmuştur. Bu aşka karşı
çıkan kızın ailesinin ve Ruth'un gözüne girmek, onlarla aynı
seviyede olabilmek için zorlu bir yazarlık mücadelesine
girişmiştir Martin. Büyük bir azimle hedefine ulaşmış olsada
zihinsel olarak vardığı nokta beklediği gibi olmamış, istediği
mutluluğa ulaşamamıştır.
Jack London'ın bu etkileyici romanı,
muhtemelen göz yaşlarıyla sonlanıp, üzerinizde uzun süreli bir etki bırakacaktır. İyi okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..