4 Kasım 2014 Salı

Bir Kelam: Şehirden Kaçmak

Büyük şehirlerin koşuşturmacası içinde zaman zaman sanki biri dürtmüş gibi yerinden hoplar insan; "Ben burada yaşayamam, köyüme dönmeliyim, iki üç tavuk bir inek yetiştiririm çok daha iyi olur vs. vs..." Bunları çok duymuşuzdur ve kimsenin yerinden kıpırdayamadığını da aynı şekilde çok görmüşüzdür. 
Şimdi bu dürten her neyse, bugünlerde bana da musallat oldu; oturunca, kalkınca, işe gidince, pestilim çıkmış şekilde işten dönünce, evin her köşesinde bu dürtü peşimi bırakmıyor. 
Ben mi yaşlandım da toprağa mı bakıyorum yoksa toprak mı bana özlem duyuyor bilmiyorum. Ama dağın, taşın, toprağın, ağacın, denizin çağrısını tün benliğimle hissedebiliyorum. Doğup büyüdüğümüz bu şehrin artık bizi boğduğunu, sahte mutlulukların peşinde debelenip durduğumuzu fark edince doğanın çağrısını daha iyi duyabiliyoruz. Böylece bizi dürtenin ne olduğu da ortaya çıkmış oluyor. 
Bu durumda pılımı pırtımı toplayıp ailemle birlikte, arkama bile bakmadan, tüm kaygıları geride bırakarak doğaya ve insanlığımıza daha yakın olabileceğimiz hayallerimizdeki yere çıkıp gidiyoruz... demek isterdim; ama pek çoğunuz gibi yerimde çakılıp kalıyorum. Çocukların okulu, yaşayabilmek için para; bu parayı elde etmek için bir iş, yeni bir yere, farklı yaşamlara karşı güvensizlik ve korku; büyük şehrin içimize enjekte ettiği zehrin sonuçları olarak bizi hapishanemizde tutuyor. Çünkü şehrin kölelere ihtiyacı var ve o kölelerde biz oluyoruz.

Umutla kalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..